Şirketi Temsile Yetkili Kişinin Bulunmadığı Durumda Tebligat

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2009/14110
Karar No. 2010/56
Tarihi 11.01.2010

İLGİLİ MEVZUAT
7201-TEBLİGAT KANUNU (TK)/12/13
KAVRAMLAR
MARKA HAKKINA TECAVÜZÜN ÖNLENMESİ
USULSÜZ TEBLİGAT
ŞİRKET ÇALIŞANINA TEBLİGAT
TARAF TEŞKİLİ

ÖZET
SOMUT OLAYDA, DAVALI ŞİRKETİ TEMSİLE YETKİLİ KİŞİNİN O SIRADA TEBLİGATI BİZZAT ALAMAYACAK DURUMDA OLDUĞU VEYA İŞ YERİNDE OLMADIĞI TESPİT EDİLMEDEN VE BU DURUM TEBLİGAT PARÇASINA DERCEDİLMEDEN, ŞİRKETTE ÇALIŞAN KİŞİYE DOĞRUDAN TEBLİGAT YAPILMIŞTIR. ANAYASA’NIN 36. VE HUMK.NUN 73. MADDELERİNDE, TARAFLAR DİNLENMEDEN, İDDİA VE SAVUNMALARINI BEYAN ETMELERİ İÇİN DAVET EDİLMEDEN KARAR VERİLEMEYECEĞİ HÜKÜM ALTINA ALINMIŞTIR. BU DURUMDA, MAHKEMECE, YUKARIDA YAPILAN AÇIKLAMALAR DOĞRULTUSUNDA, MÜMEYYİZ DAVALI ŞİRKET BAKIMINDAN TARAF TEŞKİLİ YAPILMADAN, SAVUNMA HAKKI KISITLANMAK SURETİYLE DAVANIN KABULÜNE HÜKMEDİLMESİ BOZMAYI GEREKTİRMİŞTİR

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05.04.2007 tarih ve 2002/191-2007/58 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı şirket temsilcisi tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin “SEYİDOĞLU+şekil” markasını 09.05.1977 yılından bu yana tescil ettirildiğini ve tanıttığını, aynı sektörde baklavacılık yapan davalı şirketin 16.06.1995 ve 29.04.1997 tarihlerinde “SEYİDOĞULLARI+şekil” markasını tescil ettirdiğini ileri sürerek, anılan markaların terkinini, davalının tecavüzünün önlenmesini ve hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve toplanan kanıtlara göre, davacı şirketin 1992 yılında devir aldığı “SEYİDOĞLU+şekil” ibareli tescilli marka ile davalının 29.04.1997 tarihinde tescilli “HACISEYİDOĞLU+şekil” markasının ortak emtiasının “baklava” olduğu, “SEYİDOĞLU” ibarelerinin ayırtedici baskın unsuru oluşturduğu, diğer ibare ve şekillerin vurgulayıcı ve ayırtedici olmadığı, 556 sayılı KHK.nin 8/1-b maddesi koşullarının davacı yararına oluştuğu, davacının 1995 yılından beri anılan markayı tescil ettirdiği ve kesintisiz kullandığı, aynı ve benzer ürünleri yönünden öncelik hakkının davacıda olduğu, diğer markanın terkini isteminin süre ve esas yönünden reddi gerektiği sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulüne, davalı adına tescilli 29.04.1997 tarihli markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, hükmün ilanına, diğer istemlerin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı temsilcisi temyiz etmiştir.
1- 7201 sayılı Tebligat Kanunu`nun 12 nci ve 13 ncü, Tüzüğün ise 17 nci ve 18 nci maddeleri hükümlerine göre, tüzel kişilere tebligatın yetkili mümessillerinden birine, bunların her hangi bir nedenle mutad iş saatlerinde işyerinde bulunamamaları ya da o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde görev itibariyle tüzel kişinin bu kişilerden sonra gelen yetkili memur veya müstahdemine veya evrak memuru gibi esasen bu işlerle görevli bir kişiye, bunların da bulunamaması halinde bu hususun mazbatada belirtilmesi koşuluyla tebligatın tüzel kişinin orada hazır bulunan diğer memur veya müstahdemine yapılması gerekmektedir. Tebligat parçasında tüzel kişiyi temsile yetkili olan kişinin bulunamadığı tespit edilmeden ve bu husus tebligat parçasında belirtilmeden doğrudan daimi çalışana tebligat yapılması doğru değildir. Aynı Yasa’nın 20. Maddesinde, anılan 12 nci ve 13 ncü maddelere atıf yapılarak, kendisine tebligat yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğinin belirtilmesi halinde, bu keyfiyet ve beyanda bulunanın hüviyetinin tebliğ mazbatasına yazılarak altının beyan yapan tarafından imzalanması zorunluluğu getirilmiştir.
Somut olayda, davalı şirketi temsile yetkili kişinin o sırada tebligatı bizzat alamayacak durumda olduğu veya iş yerinde olmadığı tespit edilmeden ve bu durum tebligat parçasına dercedilmeden, şirkette çalışan kişiye doğrudan tebligat yapılmıştır.
Anayasa’nın 36. ve HUMK.nun 73. maddelerinde, taraflar dinlenmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden karar verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, mümeyyiz davalı şirket bakımından taraf teşkili yapılmadan, savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle davanın kabulüne hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre, mümeyyiz davalı şirket temsilcisinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı şirket temsilcisinin bir bölüm temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.