Türkiye’de Boşanma Hakkında Mahkeme Kararlarından Çıkan 5 Şaşırtıcı Gerçek
Giriş: “Anlaşmalı Boşanma” Sandığınız Kadar Basit mi?
“Anlaşmalı boşanma,” evliliği sonlandırmanın genellikle en hızlı, en acısız ve en basit yolu olarak görülür. Taraflar anlaşır, bir protokol imzalar ve süreç hızla tamamlanır. Peki, gerçekte durum bu kadar basit mi? Yargıtay kararları ve mahkeme dosyaları incelendiğinde, bu algının aksine, sürecin ne kadar karmaşık ve beklenmedik tuzaklarla dolu olabileceği ortaya çıkıyor. İmzalanan bir protokolün aniden geçersiz kalması, affettiğinizi sandığınız bir olayın gelecekteki haklarınızı kaybettirmesi veya protokoldeki bir taahhüdün yerine getirilmemesi nedeniyle yeni bir dava açmak zorunda kalmanız, sıkça karşılaşılan durumlardan sadece birkaçı. Bu yazı, mahkeme kararlarından süzülmüş, boşanma sürecindeki en şaşırtıcı ve dikkat edilmesi gereken 5 kritik gerçeği bir liste halinde sunuyor.
1. “Anlaştık” Demek Yetmez: Protokol Karar Kesinleşene Kadar Bozulabilir.
Anlaşmalı boşanma sürecindeki en temel yanılgılardan biri, tarafların bir protokol üzerinde anlaşıp imza attıktan sonra bu anlaşmanın geri dönülmez olduğudur. Ancak mahkeme kararları tam tersini söyler. Anlaşmalı boşanma davası açılmış ve taraflar bir protokol üzerinde uzlaşmış olsalar dahi, bu anlaşma mahkeme kararı kesinleşene kadar taraflardan herhangi biri tarafından tek taraflı olarak bozulabilir. Bu durum şaşırtıcıdır çünkü insanlar imzaladıkları bir belgenin hukuki olarak nihai olduğunu düşünürler. Oysa yasal olarak, kararın kesinleştiği ana kadar tarafların bir nevi “cayma hakkı” bulunmaktadır. Taraflardan birinin “vazgeçtim” demesi, davayı bir anda “çekişmeli” bir boşanma davasına dönüştürür. Bu, sürecin son ana kadar belirsizlik taşıdığı ve bir tarafın iradesinin her an değişebileceği anlamına gelir.
Yüksek Mahkeme’nin bu konudaki bir kararı durumu net bir şekilde özetlemektedir:
“…anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki irade beyanlarından dönmelerini engelleyici yasal bir hükmün bulunmadığını, bu nedenle anlaşmalı boşanma davasının çekişmeli boşanma davası olarak görülmesi gerektiği…”
2. Protokoldeki Tek Bir Kelime Geleceğinizi Değiştirebilir.
Boşanma protokolü, basit bir anlaşma metni değil, gelecekteki mali durumunuzu ve haklarınızı belirleyen hukuki bir belgedir. Bu metinde kullanılan ifadelerin hassasiyeti, genellikle göz ardı edilen ancak en ciddi sonuçları doğuran unsurlardan biridir. Mal paylaşımı konusunda “katkı payı alacağı” ile “katılma alacağı” gibi terimler, hukuki bilgiye sahip olmayan bir kişi için aynı anlama gelebilir. Ancak bu terimler, farklı mal rejimlerini ve dolayısıyla tamamen farklı hakları ifade eder. Protokolde bir haktan feragat edildiğinde, farkında olmadan diğer tüm haklardan da vazgeçilmiş olabilir. Örneğin, “başka bir talebim yoktur” gibi genel bir ifadenin, ileride talep edilebilecek tüm mal rejimi alacaklarını kapsayacak şekilde yorumlanma riski bulunmaktadır.
Mahkeme dosyaları, protokol hazırlanırken hukuki destek almanın neden hayati olduğunu açıkça göstermektedir. Birçok kararda, protokolde veya duruşmada “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmayan” bir kişinin, daha sonra bu hakları talep edemeyeceğine hükmedilmiştir. Bu, anlaşma anında yapılan dikkatsizliğin veya bilgisizliğin, yıllar sonra telafisi imkânsız mali kayıplara yol açabileceği anlamına gelir. Kritik bir diğer detay ise, hazırlanan protokolün hakim tarafından boşanma kararında açıkça “onaylanmadığı” veya hüküm fıkrasına geçirilmediği takdirde geçersiz sayılabileceğidir. Mahkeme kararında sadece “tarafların boşanmalarına” karar verilip protokole atıf yapılmazsa, o protokolde yer alan mal paylaşımı, nafaka veya tazminat gibi tüm hükümler hukuken yok sayılabilir. Bu durum, tüm anlaşmanın boşa gitmesi demektir.
3. Affetmek Sadece Duygusal Değil, Hukuki Bir Eylemdir.
Türk boşanma hukukunda “af” kavramı, sadece duygusal bir barışma eylemi değil, aynı zamanda ciddi hukuki sonuçları olan bir adımdır. Birçok kişi, evliliğini kurtarmak için gösterdiği çabanın, gelecekteki yasal haklarını kaybetmesine yol açabileceğinin farkında değildir. Eşlerden birinin kusurlu bir davranışını (örneğin aldatma, şiddet) öğrendikten sonra evliliğe devam etmek, barışmak veya birlikte yaşamayı sürdürmek, hukuk önünde bu davranışı “affetmek” veya en azından “hoşgörüyle karşılamak” olarak yorumlanabilir. Bu durum, daha sonra aynı olayı mahkemede boşanma gerekçesi olarak kullanmanızı engelleyebilir. Bu durum, birçok insan için karşı-sezgiseldir. Evliliğe bir şans daha verme niyetinin, ileride kusurlu eşe karşı tazminat veya boşanma davası açma hakkını ortadan kaldırabilmesi, hukukun ne kadar farklı bir mantıkla işlediğini gösterir.
Ancak affın da sınırları vardır. Mahkeme kararlarına göre, her barışma girişimi tam bir af anlamına gelmez. Örneğin, bir vakada tarafların “sadece otelde bir gün kalmalarının tek başına davacının önceki olayları affettiği anlamına gelmeyeceği” belirtilmiştir. Affın kabulü için, evliliği devam ettirme amacıyla tekrar bir araya gelindiğinin somut delillerle kanıtlanması gerekir. Mahkeme kayıtları, affın her olay için ayrı ayrı değerlendirildiğini de ortaya koymaktadır. Bir kararda, “önceki sadakatsizlik olaylarında eşini affetmiş olmanın, son sadakatsizlik olayını da affettiği anlamına gelmediği” vurgulanmıştır. Bu, her yeni kusurlu davranışın kendi içinde değerlendirildiği anlamına gelir.
4. Eşinizin Telefonundan Elde Edilen Deliller Mahkemede Kullanılabilir mi?
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, boşanma davalarında dijital delillerin (mesajlaşmalar, fotoğraflar vb.) rolü giderek artmaktadır. Ancak bu delillerin nasıl elde edildiği, mahkemede kullanılıp kullanılamayacağını belirleyen en kritik faktördür. Kural olarak, hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller (örneğin, eşin telefonuna gizlice program yüklemek, izinsiz ses kaydı almak) mahkemede delil olarak kabul edilmez. Ancak Yargıtay kararlarında bu kuralın çok şaşırtıcı bir istisnası bulunmaktadır. Bir vakada, ortak çocuklar şifresini bildikleri babalarının telefonundan aldatma içerikli mesajları almış ve annelerine vermiştir. Anne bu mesajları mahkemeye sunmuş ve mahkeme, bu delilleri “hukuka aykırı elde edilmiş” saymamıştır. Bu karar son derece dikkat çekicidir çünkü deliller teknik olarak eşin rızası dışında elde edilmiştir. Mahkemenin bu delili kabul etmesinin gerekçesi, delillerin elde edilmesinde “kadının bir kurgusunun bulunmadığı” yani annenin çocukları bu iş için organize etmediği ve olayın kendiliğinden geliştiği tespitidir. Bu durum, hukuka aykırı delil kavramının ne kadar ince bir çizgide yürüdüğünü ve her olayın kendi özgün koşulları içinde değerlendirildiğini göstermektedir. Bu, teknolojinin boşanma davalarındaki rolüne ve delil hukukunun karmaşıklığına dair düşündürücü bir örnektir.
5. Boşanma Kararı Bitti Demek Değil: Protokol Sadece Bir Söz mü?
Anlaşmalı boşanma kararı alınıp imzalar atıldığında, birçok kişi için tüm hukuki süreçlerin bittiği düşünülür. Ancak protokolde yer alan mal devri gibi taahhütlerin yerine getirilmemesi, tarafları yeni ve uzun bir hukuki mücadelenin içine sokabilir. Anlaşmalı boşanma protokolünde bir tarafın diğerine bir malı (ev, araba vb.) devretmeyi taahhüt etmesi sıkça rastlanan bir durumdur. Ancak boşanma kararı kesinleştikten sonra bu sözünü yerine getirmeyen eşe karşı, boşanma kararının kendisi tek başına yeterli bir yaptırım sağlamaz. Mağdur olan taraf, hakkı olan malı alabilmek için genellikle “tapu iptali ve tescili” gibi tamamen yeni bir dava açmak zorunda kalır.
Bu durum, boşanmanın hukuki sürecinin imzalar atıldıktan sonra da devam edebileceğinin en net göstergesidir. Protokol hükümlerinin icra edilebilirliği, metnin nasıl yazıldığına ve mahkeme kararında nasıl yer aldığına bağlıdır. Mahkeme kararında sadece “protokolün onaylanmasına” şeklinde bir ifade yer alması, tapu devri için yeterli olmayabilir. Ancak kararda “protokol gereği ilgili taşınmazın davacı adına tesciline” gibi infazı mümkün kılan net bir ifade bulunması, tarafları yıllar sürebilecek yeni bir davadan kurtarabilir. Bu küçük ama kritik fark, protokolün sadece bir söz mü yoksa icra edilebilir bir hüküm mü olduğunu belirler.
Sonuç: En Tehlikeli Kestirme Yol
Anlaşmalı boşanma, kâğıt üzerinde evliliği bitirmenin en basit yolu gibi görünse de, mahkeme kararları bu yolun ne kadar mayınlı bir tarla olabileceğini gözler önüne seriyor. İmzalanan bir anlaşmanın son anda bozulabilmesi, dikkatsizce yazılmış bir cümlenin tüm mal varlığı haklarını kaybettirmesi veya boşanma sonrası yerine getirilmeyen vaatler için yeniden mahkeme kapılarını aşındırmak zorunda kalınması, bu sürecin ne kadar dikkatli yönetilmesi gerektiğini kanıtlıyor. Süreci hafife almamak, her adımı bir uzmanın desteğiyle dikkatle atmak, gelecekte yaşanabilecek büyük pişmanlıkların önüne geçebilir.
Peki, anlaşmalı boşanma gerçekten en kolay yol mu, yoksa sadece en tehlikeli kestirme mi?