Trafik Kazası Sonrası Tazminat Davası

T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
Esas No.
2010/6451
Karar No.
2010/7394
Tarihi
17.06.2010
İLGİLİ MEVZUAT
2675-MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUN/33
KAVRAMLAR
TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT
YARGI MUAFİYETİ
DİPLOMATİK TEMSİLCİLER
ÖZET
DİĞER DAVALI ALMANYA BÜYÜKELÇİLİĞİ, DİPLOMATİK GÖREVLİ DEĞİL, ALMANYA FEDERAL CUMHURİYETİ’NİN TÜRKİYE TEMSİLCİSİ OLUP ALMANYA FEDERAL CUMHURİYETİ’Nİ TÜRKİYE’DE TEMSİL ETTİĞİNDEN, TÜRKİYE’DEKİ SORUMLULUĞU ALMANYA FEDERAL CUMHURİYETİ İLE EŞDEĞERDEDİR. DAVA GÜNÜNDE YÜRÜRLÜKTE BULUNAN 2675 SAYILI MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDAKİ YASA’NIN 33. MADDESİ GEREĞİNCE “YABANCI DEVLETE ÖZEL HUKUK İLİŞKİLERİNDEN DOĞAN HUKUKİ UYUŞMAZLIKLARDA YARGI MUAFİYETİ TANINMAZ”. DİPLOMATİK İLİŞKİLER HAKKINDA VİYANA SÖZLEŞMESİ’NİN 31. MADDESİNDE YER ALAN BAĞIŞIKLIK, DİPLOMATİK TEMSİLCİLERLE İLGİLİ OLUP ONLARIN TEMSİL ETTİKLERİ DEVLET ALEYHİNE AÇILAN DAVALARI KAPSAMAZ. BU DURUMDA, DAVALI ALMANYA BÜYÜKELÇİLİĞİ YÖNÜNDEN YARGILAMAYA DEVAM EDİLEREK, İDDİA EDİLDİĞİ GİBİ KAZAYA YOL AÇAN ARACIN KAYIT SAHİBİ OLUP OLMADIĞI ARAŞTIRILARAK, TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI TOPLANIP VARILACAK SONUCA GÖRE BİR KARAR VERİLMESİ GEREKİR
Davacı Ü… vekili Avukat A. A. tarafından, davalı Narbert ve Almanya Büyükelçiliği aleyhine 16.03.2001 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın durdurulmasına dair verilen 13.11.2002 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre davacının, davalılardan Narbert’e yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davacının, davalı Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği’ne yönelik temyiz itirazına gelince; dava, trafik kazası nedeniyle yaralanmadan dolayı uğranılan zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın durdurulmasına ilişkin olarak verilen karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı, Alman uyruklu ve diplomat olan davalılardan Narbert’in sürücüsü olduğu Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği’ne ait aracın çarpması nedeniyle yaralandığını belirterek, davalıların maddi ve manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını istemiştir.

Davalı yan, idari yoldan yapılan duyuru üzerine sunduğu dilekçede; diplomatik dokunulmazlığı bulunan büyükelçilik çalışanı Narbert’in dokunulmazlığının kaldırılmasına Berlin’deki Federal Dışişleri Bakanlığı tarafından onay verilmediğinden hakkındaki davanın durdurulmasını istemiş, tüzel kişiliği bulunmayan büyükelçiliğin ise davalı sıfatının bulunmadığını ileri sürmüştür.

Yerel mahkemece, Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 31. maddesi gereğince davalıların diplomatik dokunulmazlığı bulunduğu, haksız eylemden kaynaklanan uyuşmazlıkların diplomatik dokunulmazlıktan ayrık tutulmadığı gerekçesiyle her iki davalı yönünden davanın durdurulmasına karar verilmiştir.

18.04.1961 günlü Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin yargı bağışıklığına ilişkin 31. maddesi gereğince diplomatik görevliler; kabul eden Devletin ceza, medeni ve idari yargısından bağışık olduklarından, davalılardan Narbert hakkındaki karar usul ve yasaya uygundur.

Ne var ki, diğer davalı Almanya Büyükelçiliği, diplomatik görevli değil, Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Türkiye temsilcisi olup Almanya Federal Cumhuriyeti’ni Türkiye’de temsil ettiğinden, Türkiye’deki sorumluluğu Almanya Federal Cumhuriyeti ile eşdeğerdedir. Dava gününde yürürlükte bulunan 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Yasa’nın 33. maddesi gereğince “Yabancı devlete özel hukuk ilişkilerinden doğan hukuki uyuşmazlıklarda yargı muafiyeti tanınmaz”. Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 31. maddesinde yer alan bağışıklık, diplomatik temsilcilerle ilgili olup onların temsil ettikleri Devlet aleyhine açılan davaları kapsamaz. Bu durumda, davalı Almanya Büyükelçiliği yönünden yargılamaya devam edilerek, iddia edildiği gibi kazaya yol açan aracın kayıt sahibi olup olmadığı araştırılarak, tarafların iddia ve savunmaları toplanıp varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek, yanlış değerlendirme ile davalılardan Almanya Büyükelçiliği yönünden de durdurma kararı verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle, davalılardan Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği yönünden BOZULMASINA; diğer davalı Narbert’e yönelik temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 17.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.