Sendikalar Kanununun 30 uncu maddesi gereğince, işyeri sendika temsilcisinin belirsiz süreli hizmet akdinin işveren tarafından feshinde, İş Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağını belirtmiştir. Temsilcinin hizmet akdi sadece temsilcilik faaliyetlerinden dolayı feshedilmişse, İş Kanununun 21/1 nci fıkrası uyarınca ödenecek iş güvencesi tazminatı, bir yıllık ücretinden az olamayacaktır.
Ayrıca işveren, Sendikalar Yasası’nın mad. 30/3 fıkrası uyarınca sendika temsilcisinin yazılı rızası olmaksızın, temsilcinin işyerini değiştiremez veya işinde esaslı değişiklik yapamaz. Aksi takdirde değişiklik geçersiz sayılır. Yargıtay 9. H.D. 20.11.2003 tarih ve 2003/19327 E. – 19592 K. sayılı ilamında, “…İşyeri sendika temsilcisi olarak çalışan davacının yazılı muvafakati alınmadan Müze ve Örenyeri gelirlerinin tahsiline başlanması ve personel ihtiyacı nedeniyle işyeri değiştirilmiş olup 2821 sayılı sendikalar yasasının 4773 sayılı yasayla değişik 30. maddesinin son fıkrası hükmüne göre sendika temsilcisinin yazılı muvafakati alınmadan işyerinin değiştirilmesi mümkün olmadığından ve davacının işyeri değişikliğinin gerekçesi geçerli bir sebep içermediğinden davanın kabulü yönüne gidilerek aşağıda yazılı olduğu üzere hüküm oluşturulması uygun bulunmuştur…” denilmiştir.
Sendikalar Yasasının 30 uncu maddesinin İş Kanunu hükümlerine yapmış olduğu atıf gereğince, işyeri sendika temsilcisinin iş güvencesinden yararlanabilmesi için, İş Kanununun 18 inci maddesinde belirtilen, en az altı aylık kıdemin olması ve işyerinde en az otuz işçinin çalışıyor olması koşulları, işyeri sendika temsilcileri hakkında da aranacaktır. Bu durumda, belirli süreli hizmet akdiyle çalışmakta olan işyeri temsilcileri de, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı açıktır.
Sendikalar Yasası’nın 31. maddesi incelendiğinde görüleceği üzere, bu madde de düzenlenen sendikal tazminat talebinden, maddenin üçüncü ve beşinci fıkralarında belirtilen, sadece iş ilişkisinin devamı sırasında işin sevk ve idaresi ve dağıtımı ve tüm çalışma şartları ve diğer hususlara ilişkin hükümlerin işveren tarafından işçilere farklı uygulanması; aynı şekilde işçilerin sendikaya üye olup olmamaları ya da ayrı sendikaya üye bulunmaları sebebiyle ayırım yapılması , sendikal faaliyetlere katılan işçilerin farklı işlemlere maruz bırakılmaları durumunda söz konusu olabilecek; işverenin bu çerçevede fesih hakkını kötüye kullandığının ispat yükümlülüğü de işçiye terettüp edecektir. [1]
Sendikalar Yasası’nın 31 nci maddesinin yedinci fıkrası gereğince, 854 Sayılı Deniz İş Kanununa, 818 Sayılı Borçlar Kanuna tabi olarak çalışan işçiler ve tarımdan sayılan işçiler ile İş Kanununun 18 maddesindeki koşulları taşımayıp, iş güvencesi hükümlerinden yararlanma imkanı bulunmayan işçilerin, hizmet akitleri işveren tarafından sendika üyeliği veya sendikal faaliyetlerden dolayı feshedilmesi halinde işçinin açacağı davada, ispat yükümlülüğü işverende olmak üzere 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanununun genel hükümleri uygulanacak ve işçinin iş sözleşmesinin sendikal nedenlerle fesih ettiği anlaşılırsa, işverenin işçiye ödemek durumunda kalacağı tazminat aynı maddenin altıncı maddesi gereğince, işçinin bir yıllık ücretinden az olamayacaktır.
Bu sebeple, sendika üyeliği veya sendikalar faaliyetlerden dolayı hizmet akdi feshedilen işçi, İş Kanunu’na göre, iş güvencesi hükümlerinden yararlanma koşullarına sahip ise, uyuşmazlığın çözümü İş Kanununun 18, 19, 20 ve 21 nci maddelerinin uygulanması suretiyle çözümlenecek ancak bu noktada işveren tarafından işçiye ödenecek tazminatın da miktarı, işçinin bir yıllık ücretinden az olamayacaktır.
Yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar doğrultusunda Yargıtay, iş güvencesi hükümlerinden yararlanma hakkı bulunan işçinin, feshin geçersizliğini ve işe iadesini talep etmeden, sendikal tazminat isteyemeyeceğine karar vermiştir. 9. Hukuk Dairesi, 27.12.2004 tarih ve 2004/20181 E. ve 2004/29411 K. sayılı kararında, Yerel Mahkemenin kabul kararını “…Tazminat isteğine dayanak yapılan Sendikalar Kanunu’nun 31/6. maddesine göre “Sendika üyeliği veya sendikal faaliyetlerden dolayı hizmet akdinin feshi halinde ise, İş Kanunu’nun 18,19,20 ve 21’nci madde hükümleri uygulanır. Ancak İş Kanunu’nun 21’nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ödenecek tazminat işçinin bir yıllık tutarından az olamaz.” Keza aynı maddenin 7. fıkrasında da “İş Kanunu’nun 18’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, aynı Kanun’un 18,19,20 ve 21’nci maddelerinin uygulanma alanı dışında kalan işçinin sendika üyeliği veya sendikal faaliyetlerinden dolayı hizmet akdinin feshi iddiası ile açacağı davada, ispat yükümlülüğü işverende olmak üzere 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun genel hükümleri uygulanır. İşçiye ödenecek tazminat miktarı için, altıncı fıkra hükmü esas alınır”. Somut olayda davacı, davalı işyerinde 07.02.2003 tarihinde çalışmaya başlamış olup, fesih tarihi 11.11.2003 tarihinde altı aylık kıdemini doldurduğu ve diğer koşullarla birlikte iş güvencesi kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesinde 6 aylık kıdemi olan işçinin iş güvencesi hükümleri kapsamında feshin geçersizliği ve işe iade isteğinde bulunabileceği açıktır. Yukarıda açıklanan düzenlemeler karşısında davacı iş güvencesi hükümleri olan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18, 19, 20 ve 21. maddelerinden yararlanacağından bağımsız olarak sendikal tazminat isteğinde bulunamaz. Zira iş güvencesi kapsamında kalan bir işçi, feshin geçerli nedenle yapılmadığını ileri sürmez ise, fesih anılan düzenlemeler gereğince geçerli bir hal alacaktır. Başka bir anlatımla iş güvencesi kapsamında kalıp, sendikal nedenle fesih yapıldığını ve feshin geçersizliğine karar verilmesini istemeyen işçi, sendikal tazminat isteğinde bulunamaz….” gerekçesiyle bozmuştur. Bu karar, sonucu itibariyle doğru olmakta birlikte, yasal düzenlemeden kaynaklanan bir takım sorunlar nedeniyle uygulamada çelişkili sonuçlar ortaya çıkaracağı da açıktır. Anılan yasal düzenleme gereğince, işyerinde sadece birkaç gün çalışan ve 6 aydan az kıdemi olduğu için iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayan işçi, sendikal nedenle işverence iş sözleşmesinin feshinde, doğrudan sendikal tazminat talep edebilecektir. Ancak, işyerinde uzun yıllar çalışan hatta emeklilik hakkını kazanmış olan işçi, iş güvencesi kapsamında kaldığı için böyle bir imkandan yoksun kalacaktır. Bu nedenle, 2821 sayılı yasanın 31. maddesinin bu açıdan Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddia edilmektedir.[2]
Yargıtay, hizmet akitlerinin sendikal nedenle fesih edilmesi halinde hakimin, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74. maddesi gereğince taleple bağlı olduğunu belirtmiştir. 9. H.D.’nin 24.05.2004 tarih ve 2004/5027 E. ve 2004/12407 K. sayılı ilamında, “…Her ne kadar feshin sendikal nedenle yapıldığı ve bu nedenle de belirlenecek tazminatın 2831 sayılı Yasanın değişik 31. maddesi uyarınca bir yıllık ücret alması gerekir ise de davacının 8 aylık ücret talep etmiş olması karşısında bu husus bozma nedeni yapılmamıştır…” demek suretiyle bu hususu belirtmiştir.