T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
Esas No.
2009/3121
Karar No.
2010/2935
Tarihi
18.03.2010
İLGİLİ MEVZUAT
818-BORÇLAR KANUNU/77
KAVRAMLAR
MURİSİN İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜMÜ
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
KUSUR ORANI
ÖZET
YAPILACAK İŞ; DAVALIYA DAVA DİLEKÇESİ VE DAVETİYENİN TEBLİGAT YASASI VE İLGİLİ TÜZÜK HÜKÜMLERİNE UYGUN ŞEKİLDE TEBLİĞ EDİLMESİNİ SAĞLAMAK, İDDİA VE SAVUNMALARINI TOPLAMAK, HUKUK HAKİMİNİN CEZA MAHKEMESİNİN BELİRLEDİĞİ MADDİ OLGULARLA BAĞLI OLDUĞUNU GÖZETEREK İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ KONULARINDA UZMAN BİLİRKİŞİLERE KONUYU YENİDEN İNCELETEREK, DAVALI HAKKINDA KESİNLEŞMİŞ MAHKUMİYET KARARI OLMASI NEDENİYLE KUSURLU OLDUĞUNU KABUL EDEREK KUSUR ORANINI HİÇBİR KUŞKUYA YER VERMEYECEK BİÇİMDE SAPTAMAK, VERİLECEK RAPORU, DOSYADAKİ BİLGİ VE BELGELERLE BİRLİKTE DEĞERLENDİRMEK, AÇIK, ŞÜPHE VE TEREDDÜT UYANDIRMAYACAK ŞEKİLDE SONUCUNA GÖRE KARAR VERMEKTEN İBARETTİR
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi – manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar ile ihbar edilen vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mehmet Yıldız tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dava, davacıların murislerinin iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile, eş Azime için 5.000, 00 TL. manevi, 55, 00 TL. maddi tazminat ile Cansu için 5.000, 00 TL. manevi tazminatın 18.01.2001 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte toplam 10.055, 00 YTL’ nın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine. Azime yönünden maddi tazminat hakkının saklı tutulmasına, davacı Cansu’nun maddi tazminata yönelik talebinin reddine, karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacılar murisinin davalılara ait işyerinde çalışırken, 18.01.2001 tarihinde iş kazası geçirerek hayatını kaybettiği, olayın Sosyal Güvenlik Kurumunca iş kazası olduğunun kabul edildiği. Bursa 6. Asliye Ceza Mahkemesinde davalı Mustafa Ç. hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan kamu davası açıldığı, mahkemece sanığın olayda 3/8 oranında kusurlu olduğu tesbit edilerek, idari para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 19.10.2004 tarihli ilamı ile düzeltilerek onandığı ve kesinleştiği, mahkemece hükme esas alınan 04.12.2007 tarihli kusur raporunda; “olayda. İşverenin %80 davacılar murisinin de %20 kusurlu olduğunun tespit edildiği, davalı Mustafa Ç.’in kusurunun bulunup bulunmadığı ile ilgili inceleme yapılmadığı, dava dilekçesinde Mustafa Ç.’in davalı olarak gösterildiği, dava dilekçesinin bu davalıya tebliğ edilmediği, mahkemece kurulan hükümde davacıların tazminat alacaklarının davalıdan tahsiline karar verildiği, hangi davalıdan tahsil edileceğinin belirtilmediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece davalılardan Mustafa Ç.’e yönelik davanın dava dilekçesi ve davetiye tebliğ edilmeden kabulüne karar verilmiştir.
HUMK’nun 73. maddesinin açık hükmüne göre mahkeme Yasada gösterilen belirli durumlar ayrık olmak üzere, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için yasaya uygun şekilde davet etmeden hükmünü veremez.
Bu nedenle adı geçen davalıya Anayasanın ( 36 ) maddesinde de açıklanan savunma hakkını kullanabilmesi için dava dilekçesi ve davetiyenin Tebligat Yasası ve ilgili Tüzük hükümlerine uygun şekilde tebliğ edilmesi zorunludur. Kamu düzenine ilişkin bu yönün gözardı edilerek taraf teşkili yapılmadan davalının yokluğunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Kabule göre de. İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun 77. maddesinin açık buyruğudur. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi ve tazminat hukuku temel ilkelerine göre bir iş kazasının sonucu zarara uğrayan veya desteklerini kaybeden kişiler zarara neden olan işverenin yada kusurları halinde işverenin çalıştırdığı 3. kişilere karşı zararlarını talep edebilirler.
Borçlar Kanunu’nun 77. maddesine göre hakim kusur olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair hükümleriyle bağlı olmadığı gibi ceza mahkeme sinde verilen beraat kararı ile bağlı değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini bağlamaz. Ceza ve Hukuk Mahkemeleri kararları arasındaki ilişkiyi düzenleyen Borçlar Kanununun sözü geçen hükmü Hukuk Hakimini ceza mahkemesinin kesinleşen kararı karşısında maddi hukuk bakımından kural olarak bağımsız kılmaktadır. Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmü ile kanun koyucunun ortaya koyduğu ilke, hukuk hakiminin varacağı sonuçta bağımsız olduğu hususudur. Ancak hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız bir bağımlılık değildir. Her ne kadar ceza hakiminin mahkumiyet ve beraata ilişkin olarak verdiği karar kusurun var olup olmadığı veya oranı, zararın miktarı, temyiz kudreti ve illiyet bağı gibi hususlarda hukuk hakimini bağlamaz ise de her mahkumiyet kararı o fiilin hukuka aykırılığını tesbit etmesi bakımından hukuk hakimini bağlayıcı vasıftadır.
Somut olayda, davalı Mustafa Ç. hakkında aynı olaya ilişkin kesinleşmiş mahkumiyet kararı olması ve hukuk hakiminin ceza mahkemesinin belirlediği maddi olgularla bağlı olduğu gözetilmeden, bu davalı hakkında kusur incelemesi yapılmaması doğru değildir.
Öte yandan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 388 ve 389. maddeleri gereğince hükmün açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde, yazılması gerekirken davacılar yararına hükmedilen tazminat alacağının davalıdan tahsiline şeklinde hüküm kurularak, hangi davalıdan tahsil edilmesi gerektiğinin belirtilmemiş olması yanlıştır.
Yapılacak iş; davalı Mustafa Ç.’e dava dilekçesi ve davetiyenin Tebligat Yasası ve ilgili Tüzük hükümlerine uygun şekilde tebliğ edilmesini sağlamak, iddia ve savunmalarını toplamak, hukuk hakiminin ceza mahkemesinin belirlediği maddi olgularla bağlı olduğunu gözeterek işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden inceleterek, davalı Mustafa Ç.’in hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı olması nedeniyle kusurlu olduğunu kabul ederek kusur oranını hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde saptamak, verilecek raporu, dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirmek, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların öteki itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 18.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.