Bir başkasına ait markanın uzun süre sözleşmeye dayalı olarak kullanılmasının ardından, markanın asli unsurunu barındıracak şekilde yeni bir marka başvurusu yapılması kötüniyetli olup, böyle bir marka Türk Patent Enstitüsü tarafından tescil edilse bile, marka hükümsüzlüğü davası açılmak suretiyle iptal ettirilebilir. Konuya ilişkin Yargıtay kararı aşağıdadır.
11. Hukuk Dairesi 2015/5575 E. , 2015/13932 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2014
NUMARASI : 2014/319-2014/312
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 16/12/2014 tarih ve 2014/319-2014/312 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi her iki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava, 6100 sayılı Kanun’un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK’nın 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının 2009/18232 sayılı ”Dershanede doğru şıkkınız eğitim ciddi kurumların işidir +şekil” ibareli marka başvurusuna müvekkiline ait tanınmış ‘… ibareli markalar gerekçe gösterilerek yapılan itirazın reddedildiğini, taraf markaları arasında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunduğunu, davalının müvekkiline ait markayı uzun süre sözleşmeye dayalı olarak kullandığını, kullanım hakkı sona erdikten sonra izinsiz şekilde kullanıma devam ettiğini, kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK kararının iptaline ve marka başvurusunun reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu marka başvurusunda bulunan ”…” ibaresinin 2001 yılından beri müvekkili adına tescilli olduğunu, müvekkilimarka başvurusunun davacı markalarına benzemediğini, 556 sayılı KHK’nin 7. maddesi gereği ”” ibaresinin tek başına tescil edilemeyeceğini ve kimsenin tekeline verilemeyeceğini, müvekkili şirket ortağı ile davacı arasında akdedilen sözleşme uyarınca unvanlı işyerinin 01.07.1997 tarihinden itibaren dershanecilik hakkı, isim ve ruhsatnamesi ile birlikte müvekkili şirket ortağına devredildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacı başvurusu ile davalı markasının asli unsurunun…ibaresi olduğu başvuru ve davalı markası arasında işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunduğu, taraf markaları arasında yüksek düzeyde görsel, kavramsal ve sesçil benzerlik bulunduğu gibi tescil kapsamları da aynı tür mal ve hizmetleri içerdiği, taraf markalarının 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında benzer olduğu, davacının markasını, marka üzerindeki hak sahipliğini bilen davalı tarafın davacının …. esas unsurlu markaları ile aynı ibareyi asıl unsur olarak benimseyen dava konusu markayı kendi adına tescil ettirmek istemesinin kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiği, davalı vekilinin davacının markasının hükümsüzlüğüne karar verildiğine yönelik savunmalarına ise, davacının aynı asıl unsurlu ve davalıdan daha önce tescil edilmiş öncelik hakkına sahip aynı sınıflarda başka markaları bulunduğundan ve YİDK’nın karar verdiği tarih itibariyle mevcut delil ve şartlara göre inceleme yapıp karar verdiğinden YİDK kararından sonra oluşan yeni bir durum itibariyle değerlendirme yapılamayacağından itibar edilemediği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, her iki davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, her iki davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, her iki davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 30/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.