Marka Hukukunda Amaç ve Kapsam

Markalar Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine uygun olarak tescil edilen markaların korunmasını sağlamaktır.

Kanun Hükmünde Kararname, markaların korunmasına ilişkin esasları, kuralları ve şartları kapsar.

Yargıtay vermiş olduğu değişik tarihlerdeki kararlarında, markaların tescil edilmiş olduğu sınıflarda kullanılıp kullanılmadığının doğru bir biçimde tespit edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No.
2004/11522
Karar No.
2005/9010
Tarihi
30.09.2005
İLGİLİ MEVZUAT
556-KHK/1/14/9
5846-FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU/83
KAVRAMLAR
HAKSIZ REKABET
TESCİLLİ MARKA
ÖZET
TESCİLLİ BİR MARKANIN AİT OLDUĞU MAL VE HİZMETLER BAKIMINDAN SAĞLADIĞI KORUMANIN KAPSAMI VE SINIRLARI 556 SAYILI KHK’NIN 1, 9 VE 14. MADDELERİNDE DÜZENLENMİŞTİR. DAVALILARIN MARKA SAHİBİNİN İZNİNE DAYALI OLARAK ANILAN MADDE HÜKÜMLERİNDEN YARARLANABİLMELERİ İÇİN ADI GEÇEN İBARENİN TESCİLLİ MARKANIN KAPSADIĞI 9. SINIF EMTİA ÜZERİNDE KULLANILMASI ZORUNLUDUR. SOMUT OLAYDA, ADI GEÇEN İBARENİN BİR FONOGRAMA KAYDEDİLEREK KASET HALİNDE ÇOĞALTILIP, PİYASAYA ARZ EDİLEN MÜZİK ALBÜMÜNDE “ALBÜM ADI” OLARAK VE ÇEŞİTLİ ORGANİZASYONLARDA GRUP ADI OLARAK DAVALILARCA KULLANILMASI EYLEMLERİNİN LİSANSLI MARKA HAKKI KAPSAMINDA BİR KULLANIM OLUP OLMADIĞI HUSUSU AÇIKLIĞA KAVUŞTURULMAK SURETİYLE DAVACILARIN DAVA HAKLARI BELİRLENMELİDİR
Taraflar arasında görülen davada ( istanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi) nce verilen 27.04.2004 tarih ve 2002/822-2004/241 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Yargıtay Kararları Dergisi, 2006 Ocak (1.) sayısının 66-67-68 ve 69. sayfalarında yayımlanan Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi’nin 30.09.2005 tarih 2004/11522 E., 2005/9010 K. sayılı kararı eksiklik nedeniyle Dairenin isteği üzerine yeniden yayımlanmıştır.

Davacılar vekili, müvekkillerinin “M…” adı altında oryantal dans grubu oluşturarak 1992 yılından bu yana yurt içi ve yurt dışı mekânlarda sahneye çıkarak ve peçeli görüntüleri ile yazılı ve görsel medyada yer alarak “M…” adını ve imajını meşhur ve maruf hale getirerek, ayırt edici nitelik kazandırdıklarını, müvekkillerinin uzun yıllar süren emek ve özenli çalışmaları sonucu elde ettikleri imaj ve adın davalılar tarafından “Yeni M…” adı ile çıkarılan albümde ve çıktıkları çeşitli organizasyonlarda haksız olarak kullanılmaya başlandığını, davalıların bu davranışlarının FSEK ve TTK hükümleri çerçevesinde haksız rekabet oluşturarak, müvekkillerinin maddi ve manevi zarara uğramasına neden olduğunu ileri sürerek, ilk kez müvekkilleri tarafından kullanılan “M…” grup adının müvekkillerine ait olduğunun tespiti ile maddi tazminat hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkillerinin meşhur ve maruf hale getirdiği “M…” adının davalılarca haksız olarak kullanımı nedeniyle müvekkillerinin uğradığı manevi zarar karşılığı 10.000.000.000 TL manevi tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, “M…” isminin marka olarak K… Müzik, Plak ve Kasetçilik San. ve Tic. Ltd. Şti. adına tescilli olduğunu, “Yeni M…” adı altında çıkarılan eserlerin de M… Müzik, Film Üretim ve İletişim Sis. Dağ. Paz. Tic. Ltd. Şti. unvanlı şirket tarafından tescil ettirildiğini, bu isimlerin FSEK ve 556 sayılı KHK.’nin koruması altında olduğunu, davacıların “M…” isim ve markası üzerinde bir hakları olmadığını ve müvekkillerine husumet yöneltilemeyece- ğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalıların marka sahibi K… Müzik, Plak ve Kasetçilik San. Tic. Ltd. Şti. nin izni ile “M…” ismini “Yeni M…” isimli yapımda kullandığı, davacılar tarafından anılan şirket aleyhine markanın hükümsüzlüğü davası açıldığı ancak eldeki davada davacıların aktif husumet ehliyetleri bulunmadığından açılan davanın beklenmesine gerek olmadığı belirtilerek, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Uyuşmazlık konusu olan “M…” ibaresi Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’e göre 9. sınıf emtia için 137637 sayı ile 1992 yılından itibaren dava dışı K… Müzik…..Ltd. Şti. adına marka olarak tescillidir.

Davalılar vekili “M…” adını 137637 sayılı marka sahibinin izni ile kullandıklarını savunmuş ve mahkemece de bu savunmaya itibar edilerek, davacıların aktif dava ehliyeti bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Mahkemenin yeterli incelemeye dayanmayan bu kabulü yerinde değildir.

Yukarıda özetlendiği üzere taraflar arasındaki uyuşmazlık, “M…” ibaresinin katıldıkları çeşitli organizasyonlarda grup adı olarak ve çıkartılan müzik albümünde de albüm adı olarak davalılarca kullanılmasının haksız rekabet oluşturup oluşturmadığıdır.

Tescilli bir markanın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 556 sayılı KHK’nın 1, 9 ve 14. maddelerinde düzenlenmiştir. Davalıların marka sahibinin iznine dayalı olarak anılan madde hükümlerinden yararlanabilmeleri için “M…” ibaresinin tescilli markanın kapsadığı 9. sınıf emtia üzerinde kullanılması zorunludur.

Dava dışı K… Müzik… Ltd. Şti. adına tescilli “M…” ibareli markanın kapsadığı 9. sınıf emtia “pikap, görüntü ses kayıt bantları ve kasetleri…..” olduğuna göre; marka koruması da bu emtianın aynı veya benzerleri ile sınırlıdır.

O halde, “M…” ibaresinin birfonograma kaydedilerek kaset halinde çoğaltılıp piyasaya arz edilen müzik albümünde “albüm adı” olarak ve çeşitli organizasyonlarda grup adı olarak davalılarca kullanılması eylemlerinin lisanslı marka hakkı kapsamında bir kullanım olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulmak suretiyle davacıların dava hakları belirlenmelidir.

Davalıların iddia olunan eylemlerinin lisanslı marka hakkına dayalı bir kullanım olmadığının anlaşılması halinde ise; davacılar vekili müvekkillerinin bir grup halindeki özgün tarz ve dansları ile tanıttıklarını iddia ettiği karaktere verdikleri “M…” adına yönelik tecavüzün önlenmesini talep ettiğine ve FSEK’nun 83. maddesi ve TTK’nun haksız rekabet hükümlerine dayandığına göre; davacıların bu isim ile yarattıkları karakterin öncelikle 5846 sayılı FSEK hükümlerine göre “eser” sayılıp sayılmayacağı ve bu yolla “M…” adının FSEK’nun haksız rekabet başlığı altında düzenlenen 83. maddesine göre korunup korunmayacağının açıklığa kavuşturulması “M…” adı ile oluşturulan karakterin yukarıda belirtildiği üzere “eser” olarak nitelendirilememesi ve uyuşmazlığın FSEK. nun 83. maddesi hükümlerinin uygulanamaması halinde ise; bu kez de uyuşmazlığın TTK’nca düzenlenen haksız rekabet ilkeleri gözetilerek çözüme kavuşturulması zorunludur.

Mahkemece taraflarca bildirilen deliller toplanmadan ve bahsedilen konularda uzman bilirkişi görüşü alınmadan, yetersiz inceleme sonucunda davanın husumet yönünden reddedilmesi isabetli görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacılar vekilinin temyiz isteğinin kabulü ile kararın (BOZULMASINA), 30.09.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir başka kararda da, markaların tescil tarihinden itibaren 10 yıl süreyle markanın koruma altında olduğunu, bu süre zarfında kullanımının haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, haksız rekabetin ancak markanın hükümsüzlük davasıyla tescilinin ortadan kaldırılmasından sonra kullanıma devam edilmesi halinde söz konusu olabileceğini ifade etmiştir.

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No.
2001/9120
Karar No.
2002/896
Tarihi
05.02.2002
İLGİLİ MEVZUAT
556-KHK/1/21/3/6/9
KAVRAMLAR
HAKSIZ REKABET
MARKA TERKİNİ
MÜDAHALENİN MENİ
HAKSIZ REKABETİN MENİ
MARKALARIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
ÖZET
MARKALARIN TESCİLLİ OLDUKLARI SÜRE İÇİNDEKİ KULLANIMLARI GEREK 556 SAYILI KHK GEREKSE DAHA ÖNCEKİ MEVZUAT İLE SAĞLANAN KORUMA KAPSAMINDA OLUP, TESCİLLİ BİR MARKANIN HAKSIZ KULLANIMINDAN SÖZ EDİLEMEZ. MARKALARIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ YOLUNDA KARARLAR İLE SİCİLDEN TERKİNLERİ SAĞLANDIKTAN SONRA KORUMALARI KALKACAK VE BU TARİHTEN İTİBAREN KULLANIMLARININ HAKSIZ REKABET OLUŞTURDUĞU İLERİ SÜRÜLEBİLECEKTİR.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10.5.2001 tarih ve 2001/41-2001/28 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 5.2.2002 günde davacı avukatı Mehmet Gün ile davalı avukatı Funda Gündüzalp ve asil Garip Ö. gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları ve davalı asil dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Ulus tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, ABD şirketi olan müvekkilinin dünya çapında tanınmış “TOMMY” ibareli markaları Amerika’da, dünya üzerinde 120 den fazla ülkede ve Türkiye’de tescil ettirdiğini, davalının da aynı ibareli markaları, müvekkilinin tanınmışlığa ulaşmasından sonra, aynı ürünler için Türkiye’de tescil ettirdiğini ve müvekkilinin diğer tescillerine engel olduğunu ileri sürerek, davalı markalarının sicilden terkinini, haksız rekabetin tespiti, meni ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını talep ve dava etmiştir

Davalı vekili, müvekkilinin markayı kullanım ve tescilinin daha önceki tarihli ve iyi niyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece toplanan deliller ve yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucuna göre, davacı markalarının tanınmış olduğu ve davacı markasının kamu oyuna duyurulmasına rağmen, davalının davaya konu markaları tescil ettirmesinin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-Dava, marka terkini ve haksız rekabetin meni istemlerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne dair hüküm kurulmuştur.

Markaların tescilli oldukları süre içindeki kullanımları, gerek dava tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK, gerekse daha önceki mevzuat ile sağlanan koruma kapsamında olup, tescilli bir markanın haksız kullanımından söz edilemez. Markaların hükümsüzlüğü yolunda kararlar ile sicilden terkinleri sağlandıktan sonra korumaları kalkacak ve bu tarihten itibaren kullanımlarının haksız rekabet oluşturduğu ileri sürülebilecektir. Mahkemece, açıklanan hususlar nazara alınarak davacının haksız rekabetin önlenmesine yönelik istemlerinin REDDİNE karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir edilen 250.000.000-lira duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınıp, davalıya verilmesine,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 5.2.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay bir başka kararında da, tanınmış marka sahibinin, kendinden önce tescilli markayı terkin ettirme yoluna gitmeden kendi markasının tescilini isteyebileceğine hükmetmiştir. Böyle bir halde, terkin davası açma yükümlülüğünün tanınmış marka sahibine değil bu niteliği taşımayan önceki tescilli marka sahibine ait olacağına karar vermiştir.

T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
Esas No.
2000/2762
Karar No.
2000/4717
Tarihi
26.05.2000
İLGİLİ MEVZUAT
PARİS SÖZLEŞMESİ/1/M.6
556-KHK/1/7
KAVRAMLAR
MARKALARIN KORUNMASI
İLTİBAS SURETİYLE MARKA HAKKINA TECAVÜZ
FERRARİ MARKASINDA YER ALAN ŞAHA KALKMIŞ AT ŞEKLİNİN BAŞKA BİR MARKAYA EKLİ OLARAK TESCİL EDİLMİŞ OLMASI
TERKİN DAVASI AÇMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
ÖZET
TANINMIŞ MARKA SAHİBİ, KENDİNDEN ÖNCE TESCİLLİ MARKAYI TERKİN ETTİRME YOLUNA GİTMEDEN KENDİ MARKASININ TESCİLİNİ İSTEYEBİLMELİDİR. BÖYLE BİR HALDE, TERKİN DAVASI AÇMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ TANINMIŞ MARKA SAHİBİNE DEĞİL, BU NİTELİĞİ TAŞIMAYAN ÖNCEKİ TESCİLLİ MARKA SAHİBİNE AİT OLMALIDIR
Taraflar arasındaki davanın Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 11.11.1999 tarih ve 1998/1070-1999/551 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin “şekil ve Ferrari” markasının tescili için 13.5.1996 tarihli başvurusunun, dava dışı şirket adına tescilli marka üzerindeki şekil ile aynı olduğu gerekçeleriyle davalı tarafından reddedildiğini, davacı itirazının da Yeniden inceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 14.9.1998 tarihli kararı ile reddedildiğini, red kararının 556 sayılı KHK, Paris Sözleşmesi hükümleriyle Yargıtay Kararları’na aykırı olduğunu ileri sürerek, davacı markasının, markada yer alan “Ferrari” sözcüğü ile “Şaha Kalkmış At” şeklinin çok tanınmış olduğunun tesbitine, tescil edilmeden dahi koruma altında bulunan tanınmış markalara ait başvuruların kabul edilmesi gerektiğinin tesbitine, davalı idare kararının iptali ile marka başvurularının tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Enstitü vekili, davacının marka başvurusunda yer alan şeklin 10.1.1990 tarihinde Avusturya uyruklu şirket adına tescilli markada yer alan şeklin aynı olup, tüketicileri yanıltacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK. nin 1 nci maddesi gereğince, bu KHK. nin tescil edilen markaların korunmasını öngördüğü, davacı tarafından tescili istenen markadaki şaha kalkmış at ile dava dışı “Avanti” adıyla 10.1.1990 tarihinde tescil edilen markadaki şaha kalkmış at şeklinin birbirine çok benzediği ve halk tarafından karıştırılabileceği, şaha kalkmış at şeklini davacı tanıtmış ise öncelikle Avanti adına kayıtlı markanın iptalini istemesi gerektiği, ondan sonra adına tescil talep edebileceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davadaki uyuşmazlığın odaklanma noktası, tanınmış marka niteliğini kazanmış yurt dışında tescilli bir markanın, Türkiye’de tescil edilebilmesi için benzer nitelikteki markanın Türkiye’de tescilli olması halinde tanınmış marka sahibini tescilli bu markanın terkinini istemeden kendi markasını tescil ettirip, ettiremeyeceği hususunda toplanmaktadır.

Konu ile ilgili, 556 sayılı KHK.nin 7 nci maddenin son fıkrası, bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetler ile ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise, aynı maddenin ( b ) bendindeki aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar aynı olan marka bulunduğundan bahisle tescil isteminin reddolunamayacağı hükmünü içermektedir. Diğer bir deyişle, böyle bir halde yasa koyucu, ayırt edici nitelik kazanmış bir marka sahibine önceki benzer tescilli markanın terkinini istemeden bu markayı tescil ettirebileceğini öngörmüş bulunmaktadır.

Ayırt edici nitelik kazanmış markalar bakımından getirilen bu özellik, Paris Sözleşmesi’nin 1 nci ve Mükerrer 6 ncı maddesi hükmü uyarınca sözleşmeye dahil tüm ülkelerde üstünlük tanınmış bulunan “tanınmış markaya” evleviyet ilkesi uyarınca tanınması gerekir. Zira, doktrinde de değinildiği üzere, “556 sayılı KHK., kazanılan ayırt edici nitelik dolayısı ile piyasada aynı veya benzer markanın varlığından rahatsızlık duymamakta, kazanılan ayırt edici niteliğin birden ziyade aynı ve benzer marka arasındaki karıştırılma riskini ortadan kaldıracağını kabul etmekte…” dir. ( Bkz. Prof. Dr. Ü. Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, İst. 1989, sh. 382 vd. ) Aynı ilkelerin tanınmış markayada uygulanması halinde, tanınmış marka sahibi, kendinden önce tescilli markayı terkin ettirme yoluna gitmeden kendi markasının tescilini isteyebilmelidir. Ve böyle bir halde, terkin davası açma yükümlülüğü tanınmış marka sahibine değil bu niteliği taşımayan önceki tescilli marka sahibine ait olmalıdır.

Mahkemece, bu hususlar üzerinde ve öncelikle tanınmışlık iddiası üzerinde durulup, değerlendirilmeden eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmiş olması isabetli görülmemiş ve kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 26.5.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yorum yapın

* Lütfen yukarıda gördüğünüz denetim kodunu giriniz...