9. Hukuk Dairesi 2014/25927 E. , 2015/36643 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 22. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/05/2014
NUMARASI : 2013/145-2014/366
Davacı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti, hafta tatil ücreti, şua izni ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı Talebinin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı Üniversiteye bağlı tıp fakültesi radyoloji ana bilim dalında öğretim üyesi ve aynı zamanda tıp fakültesi hastanesinde tıp doktoru olarak çalıştığını, davacının 19/04/1937 tarih ve 3153 sayılı Radyoloji, Radiyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun ile bu kanuna göre çıkartılan Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Nizamname’ye tabi olarak çalıştığını, iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, fesih esnasında kıdem tazminatının eksiksiz ödendiğini ancak ihbar tazminatının eksik ödendiğini, davacının haftanın altı günü çalıştığını, Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi Müesseseleri Hakkında Nizamnamenin 21 inci maddesine göre hafta tatili ücretine hak kazanmasına rağmen bir ödeme yapılmadığını, yine yukarıda yazılı kanun ve tüzük gereği şua izinlerinin kullandırılmadığını, fazla çalışma yapmasına rağmen karşılığının ödenmediğini ileri sürerek, ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ve şua izin ücreti alacaklarını talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığını, fesih esnasında davacının hak kazandığı tüm alacakların ödendiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiği, fesih esnasında eksik ihbar tazminatı ödendiği, davacının yaptığı fazla çalışmaların karşılığının ödenmediği, davacıya şua izinlerinin kullandırılmadığı, davacının haftanın altı günü çalışması nedeniyle hafta tatili ücretine hak kazanmadığı gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm temyiz itirazları ile davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında, şua izin ücretinin hesap yöntemi ve bu bağlamda farklı bilirkişilerden alınan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesinin gerekip gerekmediği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
16.07.1999 tarih ve 99/13116 kararname ekinde 12. madde “röntgen, radyum ve benzeri işlerde çalışan ve fiilen şuaya maruz kalan işçilere yılda otuz gün şua izni verilir” hükmünü içermektedir.
4201 sayılı radyoloji, radyum ve elektrikle tedavi müesseseleri hakkında nizamnamenin 24. maddesi “bu gibi müesseselerde her gün röntgen ve radyum ile iştigal eden kimsenin senede dört hafta muntazaman tatil yapması mecburidir.” hükmünü içermektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 103/son maddesi “hizmetleri sırasında radyoaktif ışınlarla çalışan personele her yıl yıllık izinlerine ilaveten bir aylık sağlık izni verilir” hükmünü içermektedir.
Şua izni, vazgeçilmez bir hak olduğundan, yıllık ücretli izin gibi son ücret üzerinden hesaplanmalıdır.
Dosya içeriğine göre Mahkemece, talep edilen alacakların hesaplanması kapsamında iki farklı bilirkişiden rapor ve ek raporlar aldırılmıştır. İlk bilirkişi raporunda, şua izin ücreti ile ilgili olarak, davacının hizmet süresinin 9 yıl 1 ay olduğu, bu süre içerisinde davacının dört kez 30 gün ve üzerinde izin kullandığının izin belgelerinden anlaşıldığı, davacının 5 yıl izin hakkının olduğu, senelik 4 haftadan 28 gün hesabı ile 5 sene için davacının 140 gün şua izninin bulunduğu belirtilmiş ve net 29.118,45 TL şua izin alacağı hesaplanmıştır.
İkinci bilirkişi raporunda, davacının 140 gün şua iznine hak kazandığı belirtilmiş ve net 12.117,21 TL şua izin ücreti hesaplanmıştır.
Taraflar bilirkişi raporlarına itiraz etmiş ve yeni bir bilirkişiden rapor aldırılarak, raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesini talep etmişlerdir. Mahkemece bu talepler hakkında bir karar verilmeden, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, ikinci bilirkişi raporuna itibarla 7.190,44 TL şua izin ücreti alacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı alacağın, bilirkişilerden biri tarafından net 29.118,45 TL, diğeri tarafından ise net 12.117,21 TL olarak hesaplanması her iki rapor arasında bariz bir çelişki olduğunu göstermektedir.
Mahkemece yapılması gereken, raporlar arasındaki çelişki giderilmek, özellikle şua izin ücreti alacağı konusunda farklı bir bilirkişiden ya da bir bilirkişi heyetinden, rapor aldırılarak sonucuna göre bir karar vermektir.
Raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
3- Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder. Ancak kısmi davadaki miktar, kısmi davanın açıldığı dava tarihine göre geriye doğru belirlenen zamanaşımı süresini kapsar. Bakiye alacak talep edildiği tarihe göre, geriye doğru zamanaşımı süresi içinde kalıyor ise zamanaşımına uğramadığı kabul edilmelidir. Kısaca kısmi davadaki alacak miktarı belirlendiği tarihten itibaren öncelikle ileriye doğru gerçekleşen alacak için mahsup edilmeli, bakiye alacak ise ondan sonraki süreyi kapsamalıdır. İlk kısmi davada belirlenen alacak mahsup edildikten sonra bakiyenin talep edildiği tarihten geriye doğru zamanaşımı süresi içinde kalan alacak, alacaklı lehine hüküm altına alınmalıdır.
Dosya içeriğine göre kısmi olarak açılan davada davacı vekili bilirkişi hesap raporundan sonra ıslah sureti ile alacakları arttırmış ve davalı vekili ise ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Mahkemece, kararın gerekçesinde ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı nedeniyle talep edilen alacakların resen hesaplandığı belirtilmişse de hesaplama yöntemi gerekçede gösterilmediği için yapılan hesaplamanın doğru olup olmadığı denetlenememiştir.
Mahkemece, ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı defi konusunda resen bir hesaplama yapılacaksa, bu hesaplamanın nasıl yapıldığı, yöntemi açık, net ve denetime elverişli bir şekilde gerekçede gösterilmelidir. Karar bu yönden usule aykırıdır.
4- Davalı Üniversite 2547 sayılı kanun uyarınca harçtan mauftır. Yargılama harçlarından muaf olan davalı Üniversiteye harç yüklenmesi ve harçlardan sorumlu tutulması isabetsizdir
5- Mahkemece duruşmada tefhim edilen kısa kararda, hüküm altına alınan şua izin ücreti alacağı miktarının net olduğu belirtilmiş olmasına rağmen, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında aynı alacak miktarının brüt olduğunun yazılması, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişkiye neden olmuştur. Bu durum, kararın infazında tereddütlere yol açabileceğinden 6100 sayılı HMK.’un 297. maddesine aykırı olduğundan ayrıca bozma nedenidir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.