T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
Esas No.
2009/1584
Karar No.
2010/7596
Tarihi
27.05.2010
İLGİLİ MEVZUAT
506-SOSYAL SİGORTALAR KANUNU ( SSK )/121
5510-SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU/96
KAVRAMLAR
SİGORTALININ İŞ KAZASINDA VEFATI
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME
YERSİZ ÖDEMELERİN TAHSİLİ
ÖZET
506 SAYILI KANUNUNUN YANLIŞ VE YERSİZ ÖDEMELERİN TAHSİLİNİ DÜZENLEYEN 121. MADDESİNDE YERSİZ ÖDEME HALİNDE İADE YÜKÜMÜNÜN KAPSAMINI BELİRLEYEN BİR DÜZENLEME BULUNMADIĞI GİBİ, ANILAN KANUN İÇERİĞİNDE KONUYU DÜZENLEYEN BAŞKA BİR DÜZENLEMENİN DE YER ALMADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR. 5510 SAYILI KANUNUN 96. MADDESİ İLE, 506 SAYILI KANUNDA YER ALMAYAN YENİ BİR DÜZENLEME GETİRİLMİŞ, SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMENİN KASITLI KUSURLU DAVRANIŞTAN VEYA KURUMUN HATALI İŞLEMİNDEN KAYNAKLANMASINA BAĞLI OLARAK İSTİRDADI MÜMKÜN ÖDEME MİKTARLARI BELİRLENMİŞTİR. KAPSAM BELİRLENDİKTEN SONRA, İLGİLİNİN KURUMDAN ALACAĞI YOKSA, GERİ ALMA İŞLEMİNİN GENEL HÜKÜMLERE GÖRE YAPILACAĞI ÖNGÖRÜLMÜŞTÜR. 5510 SAYILI KANUNUN GEÇİCİ MADDELERİNDE, YERSİZ ÖDEMELERİN TAHSİLİ KONUSUNDA ÖNCEKİ HÜKÜMLERİN UYGULANMASI GEREĞİNİ ÖNGÖREN HERHANGİ BİR KURAL DA YER ALMAMAKTADIR. BU NEDENLE; 5510 SAYILI KANUNUN 96. MADDESİ HÜKMÜNÜN, KURUMUN YERSİZ ÖDEMEDEN KAYNAKLANAN ALACAKLARI KONUSUNDA SÜREN UYUŞMAZLIKLARA UYGULANMASI GEREKİR
Dava, sigortalı oğlunun iş kazasında vefatı nedeniyle, ölüm ve iş kazası sigorta kollarından bağlanan aylık ve gelirin kesilmesine dair Kurum işleminin iptali ile, yapılan kesintilerden şimdilik 1, 00 TL. nin yasal faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, iş kazası sonucu vefat eden oğlundan dolayı bağlanan iş kazası gelirinin tümü ile aynı kişiden dolayı bağlanan ölüm aylığının yarısının kesinti yapılan tarihlerden itibaren ödenmesine devam edilmesine, ölüm aylığı bağlanmasında davacının kusuru, hilesi, kötü niyeti olmadığı, ödenen ölüm aylık ve geliriyle ancak geçimini temin edebileceği ve BK. 63. maddesi gereğince davacıya ödenen ölüm aylıklarının geri istenmesine yer olmadığına, keza davacının maaşından yapılan ölüm aylığı kesintilerinden 1, 00 TL.nin, kesintinin yapıldığı tarihten işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Kurumdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Yeşim Sayıldı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Davalı Kurum, davacıya 3810577776 sayılı tahsis dosyasından vefat eden oğlu nedeniyle bağlanan ölüm aylığını 01.02.2004 tarihinden itibaren iptal etmiş ve fazla ödeme olarak kaydedilen. 01.02.2004-22.10.2007 arasındaki aylıklar toplamı olan 9.995, 37 TL.nin iş kazası nedeniyle bağlanan ölüm gelirine dair tahsis dosyasından 23.12.2007 tarihi itibariyle kesmeye başlamıştır.
Davaya konu alacak, sebepsiz zenginleşmesinden kaynaklanmakta olup sebepsiz zenginleşen kişi, malvarlığında sebepsiz yere meydana gelen artışı iade ile yükümlüdür. İade yükümlülüğünün konusu ve kapsamı ise BK. 63. maddede hükme bağlanmıştır. Bu maddeye göre; “Haksız olarak bir şeyi istifa eden kimse, onun istirdadı zamanın da elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği miktar nispetinde red ve iade ile mükellef değildir. Şu kadar ki kabız, o şeyi suiniyet ile elden çıkarmış yahut onu elden çıkarır iken bilahare red ve iadeye mecbur olacağına vakıf bulunmuş olursa red ve iadeye mecburdur.” görüldüğü gibi, maddede, iade borcu zenginleşen kişinin iyi veya kötüniyetli olmasına göre farklı şekilde ele alınmıştır.
Haklı bir sebebe dayanmaksızın zenginleşen kimse kötüniyetli ise, iade borcu zenginleşmenin tamamını kapsar. Diğer bir ifadeyle, kötüniyet halinde iade borcu, geri verme zamanındaki zenginleşme miktarıyla sınırlı değildir. Anılan maddeye göre, sebepsiz zenginleşen kimse o şeyi kötüniyetle elden çıkarmış veya onu elden çıkarırken sonradan geri vermek zorunda kalacağını bilmek durumunda ise, iadeyle yükümlüdür. Zenginleşmeyi iade edeceğini ve dolayısıyla zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmadığını bilen veya gerekli özeni gösterdiği takdirde bilebilecek durumda olan kişi, kötüniyetli zenginleşen konumundadır.
506 sayılı Kanunun 92. maddesinde “…malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanında yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığında yarısı verilir. ..” hükmü öngörülmüştür. Davacıya bağlanan ölüm ve iş kazası sigorta kollarından gelir ve aylığının karşılaştırılarak, yüksek olanın tamamı, eksik olanın yarısı ödenmesi gerekirken, her ikisinin de tam olarak alınmasına , anılan madde uyarınca açık yasal engel oluşturan durumu bildirmeyerek Kurumu yanıltan davacının sebep olduğu, zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmadığını, geri vermekle yükümlü olduğunu bilecek durumda olduğu, iyiniyetli olarak kabul edilemeyeceğe gözetilmeksizin, BK. 63. maddesinden bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan 5510 sayılı Kanunun 96. maddesinde, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise, bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa, bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa, genel hükümlere göre geri alınır…” hükmü öngörülmüştür.
506 sayılı Kanununun yanlış ve yersiz ödemelerin tahsilini düzenleyen 121. maddesinde yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamını belirleyen bir düzenleme bulunmadığı gibi, anılan Kanun içeriğinde konuyu düzenleyen başka bir düzenlemenin de yer almadığı görülmektedir. 5510 sayılı Kanunun 96. maddesi ile, 506 sayılı Kanunda yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin kasıtlı kusurlu davranıştan veya Kurumun hatalı işleminden kaynaklanmasına bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa, geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Kanunun geçici maddelerinde, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural da yer almamaktadır. Bu nedenle; 5510 sayılı Kanunun 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği bozma üzerine yapılacak yargılamada göz önünde bulundurulmalıdır.
Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirilerek; hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.