T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No.
2011/12556
Karar No.
2011/14057
Tarihi
10.05.2011
İLGİLİ MEVZUAT
1475-İŞ KANUNU (İK)/14
4857-İŞ KANUNU (İK)/32/41
KAVRAMLAR
KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI
İŞÇİNİN KIDEMİ MESLEK UNVANI FİİLEN YAPTIĞI İŞ
ÖZET
ÇALIŞMA YAŞAMINDA DAHA AZ VERGİ YA DA SİGORTA PİRİMİ ÖDENMESİ AMACIYLA ZAMAN ZAMAN, İŞ SÖZLEŞMESİ VEYA ÜCRET BORDROLARINDA GÖSTERİLEN ÜCRETLERİN GERÇEĞİ YANSITMADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR. BU DURUMDA GERÇEK ÜCRETİN TESPİTİ ÖNEM KAZANIR. İŞÇİNİN KIDEMİ, MESLEK UNVANI, FİİLEN YAPTIĞI İŞ, İŞYERİNİN ÖZELLİKLERİ VE EMSAL İŞÇİLERE ÖDENEN ÜCRETLER GİBİ HUSUSLAR DİKKATE ALINDIĞINDA İMZALI BORDROLARDA YER ALAN ÜCRETİN GERÇEĞİ YANSITMADIĞI ŞÜPHESİ ORTAYA ÇIKTIĞINDA, BU KONUDA TANIK BEYANLARI GÖZETİLMELİ VE İŞÇİNİN MESLEKTE GEÇİRDİĞİ SÜRE, İŞYERİNDE ÇALIŞTIĞI TARİHLER, MESLEK UNVANI VE FİİLEN YAPTIĞI İŞ BİLDİRİLEREK SENDİKALARLA, İLGİLİ İŞÇİ VE İŞVEREN KURULUŞLARINDAN EMSAL ÜCRETİN NE OLABİLECEĞİ ARAŞTIRILMALI VE TÜM DELİLLER BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLEREK BİR SONUCA ULAŞILARAK KARAR VERİLMELİDİR.
Taraflar arasındaki, kıdem, ihbar tazminatı, asgari geçim indirimi, fazla mesai ve ücret alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalılar avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.5.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılar adına kimse gelmedi. Karşı taraf adına vekili geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi N. Doğan tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi. Gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin davalı işverenlikler nezdinde çalıştığını, davalı işverenlikçe sözlü olarak ücretsiz izne çıkartılacağının bildirildiğini ancak müvekkilinin bunu kabul etmediğini, bunun üzerine 2. bir teklif yapıldığını ve haftada 3 gün çalışılacağı, ücretlerde %50 indirime gidileceğinin bildirildiğini, müvekkilinin bu durumu da kabul etmemesi üzerine “işinize geliyorsa böyle, işinize gelmiyorsa çıkın gidin, bildiğiniz gibi yapın” şeklinde iş akdine haksız olarak son verdiğini, davalı şirketlerin aynı binada faaliyet gösterdiğini, davalı P… Tekstilin malvarlığı bulunmadığını, burada muvazaa sözkonusu olup yöneticileri aynı olan her iki şirketin aynı yerde aynı işi yaptığını, emir ve talimatların tüm işçilere aynı yöneticiler tarafından verildiğini, bu sebeple işçilik alacaklarından her iki şirketin birlikte sorumlu olduğunu davacının ücretinin asgari ücret kısmının bankaya yatırıldığını, geri kalan bölümünün elden verildiğini, fazla mesai yaptığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer işçilik alacaklarının faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili müvekkili S… Tekstil şirketinin bu dava ile hiçbir alakası olmadığını, davacının bu müvekkil şirket çalışanı olmadığını. S… Tekstil şirketinin diğer davalı işyerine bitişik vaziyette deposunun bulunduğunu, bu depoda çalışan 4 adet çalışanı dışında personeli bulunmadığını, davacının müvekkili P… Tekstil nezdinde sigorta kaydında görüldüğü tarihte işe başladığını, davacı ve bazı arkadaşlarının 2009 Şubat ayı başından itibaren işi yavaşlatmaya başladıklarını, zaman zaman işi tamamen durdurduklarını, davacı ve arkadaşlarının bu eylemleri neticesinde müvekkili şirketin işleri zamanında yetiştiremediğini, yine davacı ve arkadaşlarının 16-17 Şubat tarihlerinde makineleri tamamen durdurduklarını, akabındeki günlerde de izin almaksızın işe gelmediklerini, 20.2.2009 tarihinde keşide edilen ihtarname ile mazeretinin haklı gerekçesini bildirmesinin, aksi takdirde iş akdinin feshedileceğinin bildirildiğini, buna rağmen davacının işe gelmediği gibi, mazeret de bildirmediğini, işi terk eden davacının tazminat hakkının doğmadığını, müvekkili şirketten hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını beyanla haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacının son aylık giydirilmiş brüt ücretinin 1.929,81 TL olduğu, hak kazanılan kıdem tazminatının, diğer işçilik alacaklarının ödendiğinin, ispat yükü kendisine düşen davalı tarafından kanıtlanmadığı, ihbar tazminatı talebinin subut bulmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- ) Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının yerinde olmaması nedeni ile reddine,
2- ) Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 Sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel ( periyodik ) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine; dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 Sayılı İş Kanununun 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret. B.K. 323. maddesinin 2. fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 Sayılı İş Kanununun 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanunun 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin istemi üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusunun mahkemece resen araştırılması gerekmekle, mahkemenin belgeye değer vermeden önce muvazaa şüphesini ortadan kaldırması ve kendiliğinden gerekli araştırmaya gitmesi gerekir.
( Yargıtay 9. HD. 23.9.2008 gün 2007/ 27217 E, 2008/ 24515 K. ).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur.
Asıl sorun, yasal yükümlülüğe ve cezai yaptırıma rağmen 8. ve 37. madde hükümlerine aykırı şekilde belgelerin hiç verilmemesi noktasında ortaya çıkar. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada. 4857 Sayılı İş Kanununun 8 ve 37. maddelerinin işverene bu konuda bazı yükümlülükler de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, İş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümüne yardımcı nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dişiliği önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmiş olması, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında taraflar delillerinin değerlendirilmesi sırasında, işverence düzenlenmesi gereken bu tür belgelerin düzenlenmiş olup olmamasının da gözetilmesi gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşılarak karar verilmelidir.
Somut olayda davacı vekili davacının aylık 1200,00 YTL net ücret aldığını iddia etmiştir. Davacı tanıkları vardiya amiri olan işçilerin aylık 1100,00-1200.00 YTL civarında, diğer işçilerin ise asgari ücret aldıklarını beyan etmişlerdir. Davalı tanıklarından ise Ü. Ş. ise vasıfsız işçilerin 700-800,00 YTL net ücret aldıklarını belirtmiştir. Davacı vasıflı işçi olmadığına göre aylık 1200,00 YTL net ücret aldığını kabulle hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece tanık beyanları, dosya içeriğindeki bilgi, beyan ve belgeler yukarıdaki ilkeler doğrultusunda bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 10.05.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.