İş Mahkemelerinde İddia ve Savunmanın Değiştirilmesi

7. Hukuk Dairesi 2015/4693 E. , 2015/7700 K.

“İçtihat Metni”
Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraflarca istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Davacı temyizi yönünden:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacı vekilinin sunduğu temyiz dilekçesinde mahkeme kararının hangi nedenlerle bozulması gerektiğine dair temyiz nedeni bildirilmemiş olması, Dairemizce gerekçeli temyiz dilekçesi sunularak temyiz edilen dosyalarda da temyiz dilekçesinde belirtilen temyiz nedenleriyle bağlı kalınarak temyiz incelemesi yapılıyor olması ile yine mahkeme kararında Dairemizce kamu düzenini ilgilendiren ve re’sen bozma nedeni yapılmasını gerektirecek bir hata bulunmadığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin bozma isteğinin reddine,
2-Davalı temyizi yönünden:
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
3-Davacı vekili; davacının emekli olması üzerine iş sözleşmesinin sona erdiğini belirterek bazı işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, iş sözleşmesi sona erdiğinde davacıya kıdem tazminatının ödendiğini ve davacının işverenden herhangi bir alacağı bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı tarafça sunulan ödeme belgelerine değer verilip verilemeyeceği bu bağlamda davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanamayacağı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Davalı tarafça dosyaya “İBRANAME” başlıklı davacı imzasını içeren belge ve belge yanında yine davacı imzasını içeren kıdem tazminatı bordrosu sunulmuştur. Mahkemece miktar içermeyen ibranameye ödemeyi destekleyen belge de sunulmamakla itibar edilemeyeceği belirtilmiş ancak kıdem tazminatı ödeme bordrosu hakkında irdeleme yapılmamıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki davalı tarafça dosyaya sunulan ibraname ve ekindeki ödemeye dair belde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce düzenlenmiş olup düzenleme tarihi itibarıyla yürürlükteki mevzuata göre değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği unutulmamalıdır. Ayrıca söz konusu belgeler hakkında davacı asilin açık beyanı bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle Mahkemece ilgili belgelerin aslı getirtildikten sonra davacı asilin ibraname ve özellikle kıdem tazminatı bordrosu hakkında beyanına başvurulmalı, davacı taraf belge içeriğini ve imzasını kabul etmez ise imza araştırması yapılmalı ve sonuca göre bordrodaki imzanın davacıya ait olduğunun belirlenmesi halinde makbuz niteliğindeki belgede yazılı tutar mahsuba konu edilmelidir. Eksik araştırma ile karar verilmesi isabetsizdir.
3.Taraflar arasında, işçilik alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür.
Somut olayda; dava dilekçesinin 1.4.2013 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği davalının 15.4.2013 tarihli cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunduğu anlaşılmaktadır.Davalı vekilince yasal süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı defi hakkında değerlendirme yapılmaksızın ulusal bayram-genel tatilve fazla çalışma alacağı hakkında karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, davacıdan peşin alınan fazla harcın istek halinde iadesine, 30.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yorum yapın

* Lütfen yukarıda gördüğünüz denetim kodunu giriniz...