İş Kazası Sonucu Ölüm Rücu Davası

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
Esas No.
2009/13683
Karar No.
2010/692
Tarihi
25.01.2010
İLGİLİ MEVZUAT
506-SOSYAL SİGORTALAR KANUNU ( SSK )/26
KAVRAMLAR
İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM
İLK RÜCU DAVASINDA HÜKMOLUNAN GELİR ARTIŞLARI
KUSUR FARKINDAN KAYNAKLANAN DAVA
BAĞLANAN GELİRİN İLK PEŞİN SERMAYE DEĞERİ
ÖZET
DAVACI, İŞ KAZASI SONUCU VEFAT EDEN SİGORTALININ HAK SAHİPLERİNE BAĞLANAN GELİRLER İÇİN AÇILAN İLK RÜCU DAVASINDAN BAKİYE KUSUR FARKI İLE FİİLİ ÖDEMEYE DÖNÜŞEN GELİRİN KESİNLEŞEN GERÇEK ZARAR MİKTARI İLE BAĞLI KALINARAK 506 SAYILI YASANIN 26. MADDESİ UYARINCA TAZMİNİNE KARAR VERİLMESİNİ İSTEMİŞTİR. ÖNCEKİ RÜCU DAVASINDA İLK PEŞİN SERMAYE DEĞERLİ GELİRLE BİRLİKTE ARTIŞLARA DA HÜKMEDİLMESİNİN İLK DAVADA HÜKÜM ALTINA ALINMAYAN KUSUR FARKI NEDENİYLE KESİN HÜKÜM ENGELİ OLUŞTURMAYACAĞI, İLK RÜCU DAVASINDA HÜKMOLUNAN GELİR ARTIŞLARININ, KUSUR FARKINDAN KAYNAKLANAN ELDEKİ DAVADA HÜKMOLUNACAK RÜCU TAZMİNATINDAN MAHSUP EDİLMESİNE OLANAK BULUNMADIĞI GÖZETİLEREK, BAĞLANAN GELİRİN İLK PEŞİN SERMAYE DEĞERİNİN FİİLİ ÖDEME MİKTARINDAN DAHA AZ OLMASI NEDENİYLE İLK PEŞİN SERMAYE DEĞERİNİN ESAS ALINMASINDA BİR İSABETSİZLİK BULUNMAMAKTADIR
Davacı, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler için açılan ilk rücu davasından bakiye kusur farkı ile fiili ödemeye dönüşen gelirin kesinleşen gerçek zarar miktarı ile bağlı kalınarak 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, ilamda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılıp Tetkik Hakimi Nesrin Şengün tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : 5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse. Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi ( geçmişe etkili olmaması ) kuralı gereğince, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.

1-Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar ( Tavan ) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirler ile harcama ve ödemelerin; tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı kısmına hükmedilmesi gerekir.

Hukuk Genel Kurulu’nun 07.05.2008 tarih 2008/10-363 Esas, 2008/366 Karar sayılı kararında da belirtildiği şekilde, gelirlerde meydana gelen artışın ayrı bir olgu niteliğinde bulunduğu, önceki rücu davasında ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlara da hükmedilmesinin ilk davada hüküm altına alınmayan kusur farkı nedeniyle kesin hüküm engeli oluşturmayacağı, ilk rücu davasında hükmolunan gelir artışlarının, kusur farkından kaynaklanan eldeki davada hükmolunacak rücu tazminatından mahsup edilmesine olanak bulunmadığı gözetilerek, bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin fiili ödeme miktarından daha az olması nedeniyle ilk peşin sermaye değerinin esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, ilk peşin sermaye değerinin kusur farkına isabet eden kısmı belirlenerek, ilk davada hüküm altına alınmayan bölümünün kabulüne, artışlara ilişkin istemin ise reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

2-Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında, iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 21.03.2007 tarihinden sonra, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığından; dava tarihindeki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak açılan davanın, anılan iptal hükmü nedeniyle oluşan hukuksal durum gereğince reddine karar verilmesinde, tarafların sorumluluğu bulunmadığı halde; davacı Kurumun davada haksız çıkan taraf olarak nitelenip yargılama gideri ile sorumluluğuna hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ne var ki; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.

SONUÇ : Hüküm fıkrasının ( 2 ). satırındaki “859, 15 TL” rakamlarının silinerek yerine “1.337, 83 TL” rakamlarının yazılmasına, harca ilişkin ( 3 ). paragraftaki “47, 91 TL” rakamlarının silinerek yerine “73, 76 TL” rakamlarının yazılmasına. ( 4 ). satırdaki “Yargılama masrafından haklı çıkmaya göre oranlanan 11, 24 TL’sinin” ifadelerinin silinerek yerine “yargılama giderinin” ifadesinin eklenmesine ve hükmün bu sekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 25.01.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.