İş Kazası sonucu manevi tazminata hükmedilebilmesi için her şeyden önce maddi tazminata hükmedilme koşullarının bulunması gerekmektedir.
Bunlar, 1) Bir eylem , 2) Bir zarar, 3) Zarar ile eylem arasında illiyet bağı, 4) Eylemin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Bu şartlardan en önemlisi, zarar ile eylem arasındaki illiyet bağıdır. Eğer olayda böyle bir illiyet bağı yoksa, sorumluluk da yok demektir. Genel şartların sorumluluğun nevine göre bazı özellikler arz etmesi doğaldır.
Buna ilaveten manevi tazminatın koşulları da şu şekilde sıralanabilir;
1) Bir kimse ölmüş veya bedeni zarar uğramış olmalıdır.
2) Davayı ölenin yakınları veya bedeni zarara uğrayan kimse açmalıdır.
3) Özel hal ve şartlar, manevi tazminat hükmedilmesini gerektirmelidir.
Özel hal ve şartlar, her olaya göre değişir. Esasen maksat, yukarıda da açıklandığı gibi, olaya has hal ve şartlar, yani olayın özellikleridir. Bu özelliklerin başında, manevi zararın önemli olması gelir. Eli çizilen bir kimseye cizmani zarara uğradığı diye kural olarak manevi tazminat hükmedilmesi icap etmez. Demek ki, cizmani zarara uğrayan kimsede veya ölenin yakınlarında önemli bir manevi zarar (elem, ızdırap) husule gelmeli, yani gerçekten manevi bir tatmin ihtiyacı doğmuş bulunmalıdır. Ölüm vuku’u bulmuşsa, sağlığında ölen ile davacı arasındaki münasebetin mahiyeti ve derecesi bu hususun takdirinde büyük rol oynar.
Bundan başka olayın oluş şekli, nazara alınır. Feci bir olay ile normal şartlar altında meydana gelmiş olan olay bir tutulamaz.
Nihayet ilgililerin yani failin, olaydan başka sorumlu varsa onun, mesela istihdam edenin, ölenin, davacıların içtimai mevkilerinin tahsil ve iktisadi durumlarının gözönünde tutulması lazımdır.