İş Kazalarında Zamanaşımı

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
Esas No.
2009/7879
Karar No.
2010/16705
Tarihi
16.12.2010
İLGİLİ MEVZUAT
506-SOSYAL SİGORTALAR KANUNU ( SSK )/26
818-BORÇLAR KANUNU/60
KAVRAMLAR
RÜCUAN TAZMİNAT
İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM
ZAMANAŞIMI
ÖZET
ZARARLANDIRICI SİGORTA OLAYI 17.08.1999 TARİHİNDE GERÇEKLEŞMİŞTİR. ZARARA ITTILA TARİHİ OLAN SİGORTALININ HAK SAHİPLERİNE BAĞLANAN GELİRLERİN TAHSİS ONAY TARİHİ 20.03.2000, FAİLE ITTILA TARİHİ OLAN KESİNLEŞEN İLK DAVANIN DAVA TARİHİ İSE 08.04.2002 OLDUĞU, BU DURUMDA BORÇLAR KANUNUNUN 60. MADDESİNDE ÖNGÖRÜLEN 1 YILLIK ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DAVALILAR YÖNÜNDEN GEÇTİĞİ GÖZETİLEREK, BU DAVALILAR YÖNÜNDEN DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREKİR
Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin ilk davadan bakiyesinden oluşan Kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davacı Kurum ile davalılardan Erenler Belediye Başkanlığı, A. C. G. vekilleri ve M. E. tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Alparslan Koçak tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum ile davalılardan Erenler Belediye Başkanlığı vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı Kurum, 17.08.1999 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalı N. D.’nin hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan sosyal sigorta yardımlarının kesinleşen ilk davadan bakiyesinin 506 sayılı Kanun’un 26. maddesi uyarınca rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davalı S. AŞ. yönünden zamanaşımı nedeniyle davanın reddine, diğer davalılar yönünden ise; Anayasa Mahkemesi’nin 506 sayılı Kanun’un 26. maddesine yönelik iptal kararı gözetilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Öncelikle zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edebilme özelliği” ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünden, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir. Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ve inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölüme ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamında gelir. Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kısım için zamanaşımını kesmez. Zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 tarih, E: 2002/10-895, K: 2002/838; 05.03.2003 tarih, E: 2003/9-80, K: 2003/130; 12.07.2006 tarih, E: 2006/4-518, K: 2006/526 sayılı kararları )

Öte yandan; iş mahkemelerinin kuruluşunu ve işleyişinin düzenleyen 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesinde açıkça iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulünün uygulanacağı öngörülmüş olup, sözlü yargılama usulünde savunmayı genişletme yasağının başlangıcı, tarafların iddia ve savunmalarının ilk oturumda tutanağı geçirildiği andır. İlk oturumdan ( dava dilekçesinin tutanağa geçirilmesinden sonra ) davacının rızası olmaksızın savunmasını genişletemez.

Zamanaşımı savunmasının HUMK’ un 187. maddesinde sayılan ilk itirazlardan olmaması onun her zaman ileri sürülebileceği anlamına gelmez. İlk oturuma kadar esasa cevap verirken zamanaşımını ileri sürmeyen davalının sonradan bunu ileri sürmesi savunmayı genişletmektir. Karşı tarafın muvafakatı olmadıkça davalı savunmasını genişletemez. İlk itirazlar karşı tarafın muvafakati olsa dahi kanunda gösterilen zamandan sonra ileri sürülemezler ancak diğer itirazlar diğer tarafın açık veya zımni rızasıyla esasa karşılık verme süresinden sonra ileri sürülebilirler,

Davalının savunmayı genişletmesi üzerine, davacı hemen buna ( savunmayı genişletmeye ) itiraz etmezse ve özellikle genişletilen savunmanın esasına cevap verirse, savunmayı genişletmeye zımnen muvafakat etmiş olur. Esasa karşılık verildikten sonra davalı tarafça ileri sürülen zamanaşımı savunmasına karşı davacının, zamanaşımını kabul etmemesi demek, zamanaşımı yoktur demektir, diğer bir deyimle, zamanaşımı itirazının esasına karşılık vermektir ki, bu dahi savunmanın genişletilmesini zımni olarak kabul anlamına gelir ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.10.1963 tarih, 2/34-73 sayılı kararı ).

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında işverenin sorumluluğu, ikinci fıkrasında ise üçüncü kişilerin sorumluluğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulanmakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır.

506 sayılı Kanun’un 26. maddesinde üçüncü kişiler aleyhine açılan rücu davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresine ilişkin açık hüküm bulunmamaktadır. Üçüncü kişi ile sigortalı arasında akdi bir ilişki de söz konusu değildir. Ancak anılan maddenin ikinci fıkrasında Borçlar Kanunu’na yollamada bulunulmuştur. Hal böyle olunca; üçüncü kişiler aleyhine açılan davalar Borçlar Kanunu’nun 60’ıncı maddesinde gösterilen bir ve on yıllık zamanaşımı süresine tabidir.

Zamanaşımı başlangıcı ise; “zarar ve faile ıttıla” tarihidir. Bilindiği üzere zarar ve faile ıttılanın birlikte gerçekleşmesi gerekmekte olup, sadece birinin gerçekleşmesi bir yıllık zamanaşımı süresinin başlaması için yeterli değildir. Zarara ve faile ıttıla, Kurumun yetkili organının ıttılaı olduğundan, zararın ıttıla tarihi sigortalı ya da hak sahibine bağlanan gelirler yönünden tahsis onay tarihi, masraf ve ödemeler yönünden sarf ve ödeme tarihidir. Faile ıttılanın ise özel bir duyarlılıkla araştırılıp incelenmesi gerekmektedir. Uygulamada, devam eden ceza davasında verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesi ya da Kurum sigorta müfettişi veya Çalışma Bakanlığı iş müfettişi raporunun Kurumun yetkili makamlarına intikal tarihi faile ıttıla tarihi olarak kabul edilmektedir.

Somut olayda; davalılardan S. AŞ. iş kazasının meydana geldiği bina sahibi, Erenler Belediye Başkanlığı projeyi onaylayan, A. C. G. inşaat fenni sorumlusu ve M. E. ise mimar olup, tümü üçüncü kişi konumundadırlar. Davalı S. A. Ş. vekili ile A. C. G. vekili esasa cevap süresi içinde yani süresinde ve usulüne uygun zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davalı M. E. ise ilk oturumdan çok sonra 03.02.2009 tarihli dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuş, ancak zamanaşımı define karşı davacı tarafından açıkça savunmanın genişletildiği itirazında bulunulmamış, aksine oturumda sadece zamanaşımı defini kabul etmediğini bildirerek davanın esasına cevap vermiştir. Bu durumda davacının zımni olarak savunmanın genişletilmesine muvafakat ettiği kabul edilerek davalı M. E.’ nün de zamanaşımı savunması üzerine durulmalıdır.

Zararlandırıcı sigorta olayı 17.08.1999 tarihinde gerçekleşmiştir. Zarara ıttıla tarihi olan sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin tahsis onay tarihi 20.03.2000, faile ıttıla tarihi olan kesinleşen ilk davanın dava tarihi ise 08.04.2002 olduğu, bu durumda Borçlar Kanununun 60. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin davalılar A. C. G. ve M. E. yönünden geçtiği gözetilerek, bu davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalılardan A. C. G. vekili ve M. E.’ nün bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan A. C. G. ve M. E.’ye iadesine, 16.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.