Aşağıda tam metnini vermiş olduğumuz karara göre, Yargıtay evli olduğunu bildiği bir kişiyle duygusal ya da cinsel ilişkiye giren kişinin manevi tazminat ödemesini yasaya uygun bulmuştur.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2010/4636
Karar No. 2011/3669
Tarihi 05.04.2011
İLGİLİ MEVZUAT
818-BORÇLAR KANUNU/147.2/47/49
4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/161.3/174.2/185
KAVRAMLAR
MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
EŞİN KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI
DİĞER KADIN ALEYHİNE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
ÖZET
DAVA, DAVACI İLE EVLİ OLDUĞUNU BİLDİĞİ DAVACININ EŞİ İLE DAVALININ DUYGUSAL VE CİNSEL İLİŞKİYE GİRMEK SURETİYLE DAVACI EŞİN KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRIDA BULUNDUĞU İDDİASI İLE DAVALI HAKKINDA AÇILAN MANEVİ TAZMİNAT DAVASIDIR. DAVANIN KABULÜ HUKUKA UYGUNDUR.
Davacı M.Y. vekili tarafından, davalı S.B. aleyhine 15/05/2009 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 22/12/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili ile davalı-karşı davacı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,
SONUÇ: Tarafların yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, ve aşağıda yazılı onama harcının 18,40 TL’sinin davacı-karşı davalıya, 256,40 TL’sinin de davalı-karşı davacıya yükletilmesine ve peşin alınan harçların bundan mahsubuna, 05.04.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, davacı ile evli olduğunu bildiği davacının eşi ile davalının duygusal ve cinsel ilişkiye girmek suretiyle davacı eşinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiası ile davalı hakkında açılan tazminat davasıdır.
Davalı ile davacının eşi arasındaki duygusal ve cinsel ilişki, davacı yönünden Türk Medeni Kanunu’nda boşanma nedeni olarak kabul edilen “zina” fiilini oluşturur. Bu durumda davacı, Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde düzenlenen eşler arasındaki “birlikte yaşamak ve sadık kalmak” yükümlülüklerine aykırı davrandığından bahisle zina yapan kendi eşi hakkında Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesine dayanarak “zina” nedeniyle boşanma davası açabilir ve aynı yasanın 174/2 maddesine göre de manevi tazminat isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesindeki düzenleme anlamında davalının davacıya karşı “birlikte yaşamak ve sadık kalmak” yükümlülüğünün bulunmaması, davalının duygusal ve cinsel ilişki fiilinin tarafının davacı olmayıp, davacının eşi olması, “zina” fiilinin ceza yasalarımıza göre suç olmaktan ve dolayısıyla davalının fiilinden dolayı sanık veya hükümlü olmaması karşısında haksız fiillerde manevi tazminatı düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 47. ve 49. maddelerindeki düzenlemeler ile Türk Medeni Kanunu’nun manevi tazminata ilişkin 174/2 maddesindeki düzenlemenin davalının eylemine uymaması, davalının eyleminin davacıya karşı saldırı oluşturabileceğine ve tazminat verilmesine dair başka hiç bir yasal düzenlemenin bulunmamasına, davaya konu eylemin bir tarafının da davacının eşi olmasına göre ortada yani davacı ile eyleme katılan eşi arasında bir aile bütünlüğünden bahsedilemeyeceği gibi, davalıyı da aile bütünlüğüne ( ortada aile bütünlüğü kalmadığından ) eylemi ile saldırıda bulunduğunun kabulünün mümkün olmamasına ve ayrıca aile bütünlüğüne saldırı ile ilgili yasalarımızda tazminatı gerektirir bir düzenleme bulunmamasına göre, davalı hakkında açılan davanın yasal dayanağı yoktur. Yasama organınca bu konuda yasal düzenleme yapılana kadar bu yönde açılan davalarda davalıyı sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu anlamda davalının pasif davalı olma sıfatı bulunmadığından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir. Diğer yandan, davaya konu eylemden dolayı davalı ile davacının eşinin, davacıya karşı müteselsilen sorumlu kabul edilmeleri gerekir. Zira, iddia edilen eylem, en az iki kişinin birlikte hareketi ile meydana gelebilir. Bunun sonucu olarak davacı, kendisine karşı müteselsilen sorumlu olan kendi eşi hakkında bu eylemden dolayı, ( geçimsizlik veya zina nedeniyle ) boşanma davası açmadığı, manevi tazminat istemediği veya dava açıp, sonradan manevi tazminat isteğinden vazgeçtiği veya sadece kendi eşine karşı Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 maddesine dayanarak manevi tazminat davası açıp manevi tazminat aldığı hallerde; Türk Medeni Kanunu’nun 161/3 maddesi gereğince kendisine karşı müteselsil sorumlu olan ve eylemin tarafı olan eşini affettiği kabul edileceğinden, eşten manevi tazminat alınan halde ise, manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi gereğince davalıdan ayrıca manevi tazminat alınması mümkün olmadığından Borçlar Kanunu’nun 147/2. maddesi gereğince davalının sorumlu tutulması mümkün değildir. Açıkladığım nedenlerle sayın çoğunluğun aksi yönündeki düşünce ve kararlarına katılmıyorum.05/04/2011